30 Eylül 2010

Yağmur yağıyor

     İstanbul da sonbahardayız. Bir kaç günden beri sıcak giden hava bir az evvel yerini yağmura verdi. Her İstanbul günü gibi dengesiz. Yarın sabah güneş açar mı acaba?

     Bir kaç günden beri bloga bir şeyler karalamamışım. Ada okuluna alıştı. Okul ile aramız iyi, okulda mutlu herkesi seviyor. Ben ise şunu fark ettim. Okul bana da güven vermiş. Ada okuldayken aklım onda değil. Bir şeyler yaparken "Ada ne yapıyor acaba, mutlu mu?" diye düşünmüyorum. İçim rahat. Güzel bir duyguymuş bu güvenebileceğin birine teslim edebilmek.

     Bana gelince duruma ayak uydurmaya çalışıyorum. Ada'sız ne yapıyormuşum? Nasılmışım bilemiyorum. Biraz şaşkın, bir sudan çıkmış balık havası yaşıyorum.

    Ada'yı bırakıp kimi zaman çarşıda yada bir kafede vakit öldürüyorum. Bazen eve gelip iş yapayım diyorum. Genellikle bilgisayara dalıp gidiyorum. Eeee artık yavaş yavaş kendime yeni bir şeyler bulmalıyım. Sanırım bir süre sakin sessiz geçireceğim. Kitabımı alıp bir kafede keyif yapacağım. Sonra artık yapmam gerekenlere başlayacağım. Belki müşavirlik sınavına girer staja başlarım, belki sınavı boş verir iş bulurum. Belki evden yapabileceğim bir şeyler yaratırım.

     Ama önce karışık olan içimi düzenlemeliyim. Kızıma okul aramak, okul seçmek, onu oraya gönderip yalnız kalmak. İşi gücü olmamak, plansız ve amaçsız kalmak biraz yorucu ve üzücü. Ama onun büyüdüğünü görmek, büyürken yanında olabilmek mükemmel....

   

22 Eylül 2010

Okulda 5. Günümüz

     Bugün tamamen sorunsuz geçti. Çünkü bugün oyuncak günüydü. Ada kendisi ve arkadaşı için 2 tane Barbi aldı yanına. Arada "anne ben seninde okulda kalmanı istiyorum" dedi. Bende "ben okulda sıkılıyorum. Sizin oyuncaklarınız var ama benim orada yapabileceğim bir şey yok. Boş boş oturuyorum. Eve gidip işlerimi bitireyim sen gelince rahat rahat oyun oynarız. İş yapmam gerekmez" dedim. Cevap vermedi. Yani kabul etti.

     Okula bıraktım. Almaya gittiğimde de bir sorun yoktu. Kahvaltıda "yeşil zeytin yemem" demiş. Öğretmeni "bir tadına bak öyle karar ver" demiş. Ada hanımda beğenip 3 tane yeşil zeytini yemiş. Ada aslında bazen yer bazen yemez ama öğretmeni ikna ettiği için çok mutlu olmuş görünüyordu. Ada da hayret inadı tutmamış. Güzel bulup yemiş.

     Arkadaşı Nehir Ada'ya kalem hediye etmiş. Daire şeklini öğrenmişler. Bununla ilgili bir yüz resmi yapmışlar el işi kağıdından. Saçlar yünden falan. Ada adını "kardan" koymuş. :) Müzik öğretmenleriyle tanışmışlar. Müzik dersinde ritim çalışması yapmışlar.İngilizce dersi yapmışlar.   

     Ada dün öğlen uykusunda "öğretmenim" diye sayıklıyordu. Öğretmeni de onu rüyasında görmüş :D

    Cuma günü okulda hoş geldin partisi varmış. Ada'yı cuma günü erken uyandırmayacağım dinlensin. Öğlene doğru gider. Partisini yapar. Akşam üzeri alırım. Tabii evdeki hesap çarşıya uyarsa.

21 Eylül 2010

Okulda 4. Günümüz (devamı)

     Saat 11:30 civarında okula Ada hanımı almaya gittim. Kıyamet koptu. Okulunda kalmak istiyormuş. :D Sabah şüphe ile giden çocuk gitmiş yerine okulunu seven bir çocuk gelmişti.

     Gittiğim de evcilik oynuyordu arkadaşı ile o yüzden bir süre daha kalmak istedi. İçeri girdim bir çay içtim. Yok, Ada hala oyuna devam etmek istiyor. Müdürleride Ada'yı denemek için o zaman "yemeğini de burada ye annen de yemekten sonra gelsin seni alsın" dedi. Ada "tamam olur" dedi.

     Yani yine Mine dışarı :D Çıktım, dolaştım. Yaklaşık 1 saat sonra geri geldim. Arkadaşı uyuyormuş o da yatmış beni bekliyormuş. Bir de eğer "ben burada uyuyacağım" deseydi şak diye bayılıverirdim orada.

    Yarın oyuncak günleri gitmekte sorun çıkaracağını zannetmiyorum. Perşembe belki biraz mızmızlanır. Cuma da kahvaltıdan sonra götüreceğim. Hoş geldin partileri var akşama kadar kalacak. Orada uyumaz diye sabah geç uyandırıp götüreceğim.

Okulda 4. Günümüz

     Bu sabah Ada'yı okulun kapısından bıraktım. Galiba ruhumu da orada bıraktım. Kendimi terk etmiş gibi hissediyorum.

      Ada sabah uyandı. Dün "goodmorning" öğrenmişler bana onu söyleyip duruyordu. Bende onu bu sabah "goodmorning" diye uyandırdım. "Ben okula gitmek istemiyorum. Okulu sevmiyorum, öğretmenimi  sevmiyorum. Ben bir tek seni seviyorum. Senin gitmeni istemiyorum" dedi. Ooofff içimi cız ettirdi. Ama zaten macera burada başlıyor. Yoksa daha öncede dediğim gibi. İtiraz etmese bir sorun olduğunu düşünürdüm. Bu kadar kolay alışması imkansız çünkü :)

     Ona anlattım "Adacım öğretmenin ve arkadaşların seni çok seviyorlar. Öğretmenin benim yerime geçmeye çalışmıyor. Ben senin annenim ve benimde işlerim var. Sen okuldayken ben işlerimi halledip seni öğlen alacağım." "Bugün kitap günü götürdüğün kitabı okursunuz. Tokalarını, diş fırçanı ve ördekli terliklerini öğretmenine ve arkadaşlarına göster" sonrasında bir miktar laf kalabalığı ile Ada konuyu kapatır.

     Bir miktar oyalanma taktikleri kullanıldıktan sonra giyindik, hazırlandık, çıktık. Okula geldik. Öğretmeni karşıladı. Ada içeri girdi. "Adacım bana öpücük ver ben gidiyorum" dedim. tam abartılı bir tepkide bulunacaktı ki öğretmeni Ada'nın getirdiği kitaba "aaa ne güzel bugün bunu mu okuyalım. dedi. Bende "Ada bu kitabını çok seviyor" dedim. "o zaman önce ben okuyayım sonra sende anlat ne dersin?" gibi cümleleri sıralamaya başladı ben Ada'yı öptüm. Ve onlar konuşurken çıktım. Çıktım ama kapının dışında Ada'nın ağlayıp ağlamadığını dinledim. Ses duymayınca çıktım.

    Eve gelince hemen okulu aradım. Ne yaptığını öğrenmek için. Sorun yokmuş. Kahvaltısını ediyormuş. Sadece biraz hırçın ve kızgın davranıyormuş. Ada tepkisi zorda kalmadıkça ağlamaz, kızar.

     Kendimi, onu orada bırakınca terk etmiş, bana güvendiği halde orada bırakmış gibi hissetim. Ama biliyorum ki bunun sonu yok. Er veya geç bu olmalı. Bu okul macerası başlarken biliyordum. Ada için zor olacağı kadar benim içinde zor olacak. Kabul ediyorum Ada'dan daha çok benim için zor olacak. Hep eşimle konuşurken "Ada okula hazır olabilir. Acaba biz hazır mıyız?" diyorduk. Ve gördük ki ben pek hazır değilim ve hiç bir zaman da olamayacağım. Küçük kızımın büyüyüp benden ayrılması.... Alışacağım alışacağım.

20 Eylül 2010

Okulda 3. Günümüz

     Bugün Pazartesi Okullar açılıyor. İstanbul kabus gibi bir trafiğe uyandı. Bizim okul maceramızın ise 3. günü.
     
     Dün akşam geç uyuyan Ada sabah ilk kez bu kadar zor uyandı. "okul" dedim, "arkadaşlar" dedim ama sürünecek uyandı. Eee erken uykuya başlamamız lazım artık. Uyandıktan sonra yine oyuncaktır, oyundur oyalanmaya başladı yine. Gecen sene okula giderken de böyleydik ve açıkçası beni en çok bu yoruyordu. "Ada'yı evden çıkartmaya çalışmak" ama bu sene kararlıyım daha kesin ve kararlı davranacağım.

     Evden çıkabildik tabii ama yaklaşık yarım saat gibi bir zamanda. Okula giderken eski okulunu gördü. Maalesef yolumuzun üzerinde. "ben en çok eski okulumu seviyorum" dedi. Çok üzerinde durmadan "evet, eski okulun çok güzeldi di mi? Artık orada küçük çocuklar var şimdi sen abla okuluna gidiyorsun." dedim. "Ben eski okuluma gitmek istiyorum" dedi. Bende " Gideriz tabii. Bir gün öğretmenlerini ziyarete gideriz" dedim. Konuyu kapattı.

     Dün arabada Ada'ya değilde babasına anlatır gibi "yarın Pazartesi herkes işine ve okuluna gidecek ne güzel. Bende Ada'yı okula götüreceğim." yeni hatırlamış gibi "aa Ada'nin el sabununu eczaneden almayı unuttum. Neyse yarın Ada'yi okula bırakınca alırım artık" dedim. Ada "bende ge licem" dedi. "sen okuluna git yoksa oyunları yada kahvaltıyı kaçırırsın" dedim. "Sende gitme . Okulda benimle kalmanı istiyorum" dedi. Bende "ama senin okulunda arkadaşların ve öğretmenin var. Müdürün odasında hiç birşey yok ben orada oturup seni beklerken canım sıkılıyor. Benim de kendi işlerim var onları yapacağım" dedim biraz ısrar edecek gibi oldu ama kesin tavır takındığımı görünce sustu.

     Sabahta buna benzer bahanelere devam etti. Yolda giderken rahatsız olduğunu görünce istediği oluyormuş gibi fakat kararı o vermiyormuş gibi davrandım. " ben zaten seni hemen bırakmayacağım eczane açılınca gideceğim. Hem seni zaten gecen sene de okula götürüyor ve çıkışta almaya geliyordum yine öyle olacak" dedim. Hiç sesini çıkartmadı.
    
     Okula gittik. Beraber içeri girdik. O kahvaltısını eti ara sıra yanıma gelerek öptü. Sonra sınıfa geçtiler. Kendilerine dolap seçip üzerine istedikleri resmi yapıştırıyorlardı. Baktım dikkatini onlara vermiş. "ben eczaneye gidip geliyorum" dedim. Hiç ilgilenmedi. Bende daha fazla uğraşmadan çıktım. Müdürümüz "bir sorun olursa ben ararım merak etmeyin" dedi. Bugün bale dersleri varmış. Çok güzel Ada'nin seveceğini düşünüyorum.
 
     Okuldan çıktım. Eczaneden el sabunumuzu da aldım. Biraz dolaştım. Ama toplam yarım saat geçmişti. :) eee her şeyi Ada ile yapmanın sonuçları bunlar "kendine aşt olan şeyleri unutmak." şimdi Ada'nin okula başlaması ile benimde kendime ait bir zamanım olacak bunu değerlendirmeye ve duruma uyum sağlamaya başlamalıyım. Mesela şu anda bir çay bahçesindeyim. Çayımı içip yazımı yazıyorum. Birazdan kitabımı okuyacağım.
    
     11:30 gibi Ada'yı okuldan almaya gittim. Faaliyet yapıyorlarmış. "Henüz bitmedi. Keyfi yerinde biraz bekleyebilir misiniz?" dedi öğretmeni. Çok sevindim. Müdür odasında beklemeye koyuldum. Müdire hanım anlattı. Bale öğretmeni gelmiş. Biraz dans etmiş sonra "sıkıldım" demiş. Müdire hanım "annen senin çok güzel dans ettiğini söyledi" deyince "ama ben dans etmek istemiyorum. Annemi istiyorum" demiş. O da "birazdan annen gelecek demiş" sonra Ada devam etmiş oyununa.  Bir de müdire hanım çok seviyor Ada'yı öpüyor arada "ben öpülmekten çok hoşlanmam. Bir tek annemin öpmesinden hoşlanırım" demiş. O da "tamam o zaman bende daha az öperim o zaman" demiş.

     Sonra çıkışta ananemizi, büyük ananemizi ve dayımızı aldık. Çay bahçesi olan bir park bulduk. Ada orada 2 arkadaş buldu. Saat 13'e kadar orada oynadı. Sonra eve geldi, yemeğini yiyip uyudu.

     Her şeyin yolunda gitmesi beni hep şüphelendirir. :D Ama şunu kabul etmek lazım kızım büyüyor.

17 Eylül 2010

Okulda 2. Gunümüz

     Bu sabah 9'da okula geldik. Kahvaltı saatine geldik.
     Öğretmeni ve müdürümüz kapı da karşıladı. Herşey yolunda gibiydi. Öğretmeni beni bir bahane ile göndermeyi denedi. "Mine hanım sizin işiniz mi vardı?" "evet ben eczaneden Ada'nın el sabununu alacaktım. Onu alıp geleyim" dememle Ada boynuma sarıldı. Yapıştı bende gelecegim diye ağlamaya başladı. Dikkatini dağıtmaya falan çalıştılar ama boynuma resmen kilitlendi. Hiç beklemiyordum bunu. Sesini çıkarmadan içeri girer diye tahmin ediyordum. Öyle olmadı. "Hadi annen de gelsin sonra gidersiniz Mine Hanim olur mu" dedi müdür hanım. Sonra o negatifliği atmak için Ada'nın çok sevdiği faaliyet dosyasını da alıp sınıfta girdik. Onlar dosyanın içindeki kitapları çıkartıp "aa burada ne resmi var şöyle yapacağız böyle yapacağız" derken ben müdürün odasında beklemek üzere içeri geçtim. Sonra biraz rahatlayınca "hadi kahvaltımızı edelim" dedi öğretmeni. Ara sira yanıma gelip öperek kahvaltısını etti.

     Sonra yukarıya bütük sınıfların olduğu kata çıktılar. Satranç öğretmeni geldi. Aslında büyük sınıflara ders veriyor ama Ada'yı da denemek için sınıfa aldı. Müdüre hanımla beraber sınıfların olduğu yere çıktık Ada'nın dikkati dağıldı. Belki bizi görmese daha devam ederdi. Ama sınıftan çıktı. Yine başladı gitme diye. Bende gitmediğimi aşağıda müdür odasında oturduğumu söyledim. Biraz mıkırdandı ama oyuncaklar cazip geldi. Ve öğretmeni ile oynamaya devam etti.

     Saat 11:30 gibi öğretmeni ile geldi. "Anne hadi artık gidebiliriz" diye.

     Hava çok güzeldi. Bizde oradan parka gittik. Eve gelincede otoparkta küçük hanım araba kullandı. Evimize çıkıp yemeğimizi yedik. Uyuduk. Şimdi de hava çok güzel güneş görsün hava alsın diye dışarı çıkalım diyorum. Çıkmayalım diyor. Benim kızım tam bir ev kuşu :D

     Evet, Pazartesi yeni bir hafta başlayacak. Okullarda açılıyor. Bakalım neler olacak.

16 Eylül 2010

Bugün okullu olduk 1.gün

     Bugün okulda ilk günümüz. Haberci anne olarak okuldan bildiriyor.
    
     Sabah büyük bir keyifle uyandık, hazırlandık. Çantamızı taktık sırtımıza faaliyet dosyamızı aldık elimize düştük okul yoluna. Babamız işe geç gideceği için bizimle okula geldi. Tabii Ada buna çok sevindi. Babamız, Ada ve annesini okula bıraktı.
küçük kuzum büyüdü abla oldu ve okullu oldu :)




     Ada çantasını ve yeni eşyalarını öğretmenine büyük bir keyifle sergiledi. Öğretmeni eşofmanını çıkaracaktı içinde yarım kollu olduğunu görünce çıkartmadı. Şu anda sınıfta 3 kızlar daha başlamayan öğrenciler var. Ama çokta artmayacağa benziyor. Sınıfta ise bir öğretmen bir de yardımcı öğretmen var. Neredeyse her öğrenciye 1 öğretmen düşüyor. :)Beni de sınıflarına davet ettiler. Bir süre yanlarında durdum. Sonra müdürün odasında beklemenin daha uygun olacağını düşündüm onu öğretmeni ve arkadaşları ile bıraktım. Sonra serbest oyun odasında oyunlar oynadılar.
    
     Saat 9 gibi kahvaltı saati başladı. Eller yıkandı. El yıkamak zaten Ada'nın en sevdiği aktivitedir zaten. Kahvaltıda önce tabağındaki reçeli görüp "ben reçel sevmem bunu yemem" dedi. Öğretmeni "güzeldir dene istersen" falan dedi ama Ada hiç yanaşmadı. Ada aslında tüm yemeklerin tadına bakar ama reçeli hakikaten denemiyor bile denemeye kalksa bile daha diline değer değmez "beğenmedim" diyor. Aman yemesin çokta kayıp sayılmaz. Sonra tabağa baktı. İçinde zeytin, peynir, domates, kuru kayısı, poğaça (poğaça çok güzeldi bu arada ekmek gibiydi yağsız) ve süt vardı. Kahvaltılıkları masanın üzerine dağıtılmış şekilde değilde tabağında görünce şaşırdı. "ee kahvaltı nerede?" dedi. Evde ben yumurtasını yada omlet falan gibi şeyleri tabağına koyuyorum. Diğerlerini kendisi tabağına alıyor çünkü. Tuhaf geldi ama hemen uyum sağladı. Kahvaltımızı sorunsuz yaptık. Sohbet ederek yedi.  Ben yanına girmedim. Müdürün odasından mutfak görünüyor oradan izledim. Ada sadece beni 1 kez çağırıp poğaçasını nasıl yediğini gösterdi. Poğaçayı da normalde hiç yemez ama poğaça ekmek gibiydi. Bu arada işin komik yanı. Ada'yı okula götürmek için bende kahvaltı etmeden çıkmıştım. Mutfaktaki bayan sağ olsun banada çocukların kahvaltılıklarından tabağa hazırlamış getirdi. :)

     Kahvaltı sonrası eller yıkandı. Sınıfta arkadaşları ile resim yapmaya başladılar. Resimleri duvara asıyorlar. "öğretmenim benim resmim bitti. Bunu duvara asay mısın?" diye duvara resim astırdı.  Sonra bir tane daha :) o sınıfın duvarları bayağı dolacağa benziyor.

     Oyuncak odasına götürdü öğretmenleri. Ada ne gördü ise "ben bayıldım buna" diye sesi geliyor içeriden.
     
     Ada arkadaşları ile Evcil'in oynuyor. Bayağı keyifli oynuyorlar. Bebeklerine bakıyor. Alışverişe gidiyorlar ve uykuya yatıyorlar. Ada başladı "herkes uykuya, hadi herkes uykuya,HADİ HERKES UYKUYA" öğretmeni "Adacım arkadaşların uyumak istemiyorlar galiba" "arkadaşlar hadi uykuya. Ama gece oldu" dedi. Öğretmeninin "bahçeye çıkalım" lafını duyan Ada her şeyi unutur. Montlarımızı giyelim diyen öğretmenini duyunca uzerindeki eşofman üzerini mont olarak kabul etmeyen Ada "ben bu gün mont getirmedim. Anne benim montum var mi?"  diye bana geldi. " kızım üzerindeki eşofman üstü o senin montun sayılır" deyince şöyle bir üzerine baktı ve gitti.

     Ada'nun en çok sevdiği yerde, parktalar. Şimdi şuradan çıksam fark etmez beni. Hoş fark etse de umurunda olmaz.

     Dışarıdan Ada'nin sesi geliyor "tekrar, tekrar" Ada mutlu görünüyor. Ada mutlu ben mutlu. Şimdilik her şey yolunda gibi görünüyor. Umarım böyle devam eder. Arkadaşlarını sevdi. Öğretmenini sevdi gibi ama henüz net bir şey belli olmuyor. Öğretmenine karşı biraz mesafeli gibi ama dediklerini dinliyor. Duvar olmuyor en azından. Ada'nın en ünlü savunma mekanizması sevmediği, kızdığı yada istemediği bir şeyi yaptırmaya çalışan biri olursa duvar oluyor. Duymuyor, görmüyor ve yok sayıyor.
Birazdan çıkacağız (saat 11:30 gibi). Bugün öğlen yemeğine kalmayacağız.
    
     Çıkışta dönmek istemedi. "Ada yarın yine geleceğiz burası senin okulun artık "dedim. İkna oldu ve geldi. Çıkarken öğretmeninde faaliyet çantasını istedi. Öğretmeni de ona faaliyet çantalarını cuma günleri vereceğini o hafta yaptıklarının hepsini eve götürebileceğini söyledi. Ada ikna olmuş gibiydi. Tekrarlamadı. İkna olmadıysa bile alınmayacağını anlayınca ısrardan vazgeçti.

1.günün notları: *Ada okuldan memnun. Çabuk uyum sağladı.
                              *öğretmenler çok sıcak ilgili.
                              *Öğretmeninin sözünü dinliyor inatlaşmıyor ki bu çok şaşırtıcı yabancıların sözünü dinlemez çünkü. Ama Ada geçen seneden öğretmen olayına alışkın olduğu için yabancılık çekmedi sanırım.
Kısacası güzel bir ilk gün geçirdik. Darısı diğer günlerin başına :)

15 Eylül 2010

Okulumuzu Seçtik

     Bugün sonunda Ada hanımın okuluna karar verdik ve kayıt yaptırdık.  O kadar rahatladım ki...

     Araştır, randevu ayarla, görüş, beğenme, tekrar aynı olayı baştan sar. Şusu olsun busu olsun yok şöylede olsun. off ya... çok yorucu insanın kafası karman çorman oluyor.

     Ama sonunda evimize yakın, bildik, güvenilir gelen bir okul bulduk. Ada da şu anda memnun görünüyor. Bugün pedagogları ile de görüşme yaptık. Kağıtlarımızı alıp kaydımızı tamamladık. Kitaplarımızı, çantamızı, su mataramızı ve Ada'nın çok beğendiği bir kaçta kalem aldık. Yarın okulumuza başlıyoruz. Bakalım Ada bu olaya nasıl alışacak. Başlangıçta problem çıkartmayabilir. Okulu özledi, yeni de bir yer ama bir süre sonra neler olur bizi neler bekler bilemiyorum.
   
     Şimdi erkenden yattık (ama sadece yattı hala uyumadı) sabah 8:30 gibi okulumuza gideceğiz. Kahvaltı falan edeceğiz okulumuzda... Bakalım nasıl bir gün bizi bekliyor.

Şeker Bayramı

     Kızımın bu kadar bilinçli olduğu ilk bayramdı. Bundan sonra her bayram daha da eğlenceli gelecek ona.

     Bayramdan 1-2 gün önce bayramlık aldık. Ada'ya bayram alışverişine çıkarken "annecim bak yarın bayram ve el öpeceğiz, şeker yiyeceğiz" dedim. "anne 23 Nisan mı?" dedi. Nurturia ile 23 Nisan'ı hep beraber kutlamıştık. Ada bu olayı o kadar sevmiş ki aklında o kalmış. eee diye kaldım. "yok annecim bu ramazan bayramı istersek şeker bayramı da diyebiliriz. Bu da başka bayram" dedim. Tabii Ada "ben şeker bayramı diyeceğim anne" dedi.  O sırada yanımızdan bir teyze geçiyordu "ooo senin daha çok uzun ömrün var öğrenirsin hepsini" dedi.     

     Alışveriş sırasında özellikle Ada bir ayakkabı sever olarak yine ayakkabılarını kendisi seçti. Ayakkabıların biri lame diğeri ise kenarında fiyonk olan pembe bir bot. O kadar bayıldı ki alırken. Ada zaten hep böyle, kıyafet alırken o kadar ilgilenmez ama sıra ayakkabıya gelince iş değişiyor ve çanta :) Ayakkabılarını alır almaz "giyeyim" dedi." Yok olmaz bayramda" dedik. Botlar ve ayakkabılar cırtlı bir baktık kendisi öyle güzel giymiş gelmiş ki çok şaşırdım, duygulandım. Gözümün önünde büyüyor. Bu arada cırtlar mutlaka üst üste gelecek kenarda beyaz kısmı görünüyorsa açılıp tekrar düzeltiliyor.

     Bayram sabahı olduğunda ananeye giderken eşofmanların altına giymek istedi. "bayramda giyecektik bayram oldu" dedi. Sonra kendi kendine vazgeçti "anne ben bunları dışarıda giyersem ananemin evinde bunlarla gezemem. En iyisi ben bunları ananemin evinde giyeyim" dedi. :)



     Ananemize gittik kahvaltımızı ettik. El öptük, bayram harçlıklarını cebine koyduk. Kendi parası olması o kadar hoşuna gitti ki. Babası ile karar verdik bu bayram topladığı bayram harçlıkları ile istediği gibi oyuncak alabilecekti. Ve uyguladık ta. 2. günü bir oyuncakçı yağmaladık. Ada çok mutlu oldu. Alışkanlık bu ya "sadece bunu alıcam di mi? diyor. "Senin bayram harçlıkların paran yetiyorsa al" dedik. 3-5 şey aldı ve o kadar mutlu oldu ki.
    
     Bayram benim içinde şeker ve harçlıktı. Harçlık bitti eski tadı kalmadı. Şimdi Ada'ya bayram coşkusu yaşasın diye tüm ritüelleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bayramlık, bayram namazı, ananede tüm aile yapılan kahvaltı ardından bayramlıkları giyip el öpme ve şeker, harçlık. Sonra gelen misafirleri ağırlama ve misafirliğe gitme (en sevmediğim kısmı da bu). Ada misafirlere çikolata tuttu ama daha önce çikolata almış olanlara vermedi. "Sen demin yemiştin alamazsın" diyerek. :)

     En güzeli ve Ada'yı en mutlu edeni ise babası 5 gün boyunca yanındaydı. Dün sabah baba işe gitti Ada uyandı. Yani rüya bitti. "ama ben bir tek seni istemiyordum. Babamla halamı da istiyordum." "Baban işe gitti kızım tatil bitti ama akşam gelecek hafta sonu da evde olacak" "hayır ama ben babamı uyandıracaktım" üüüfff keşke iş olmasa bir yerlerden para gelse sürekli kızım babasıyla doya doya vakit geçirse.
    
     Bir bayramda böyle geçti gitti. Darısı 9 günlük kurban bayramının başına aile
cek dört gözle bekliyoruz.    
  

Boya küpü ADA
Not: Önemli bir kısmı atlamışım. Bayramın 1.günü ben makyaj yaparken küçük kuzumunda makyaj yapmasına izin verdim. Bayıldı bayıldı. Bir ara ruju kendisi sürmeye kalktı. Tabii her çocuk gibi ağzı burnu bir birine karıştı. Ama çok şirindi.

2 Eylül 2010

Küçük kuzu 3 yaşında

     Küçük kızım giderek büyüyor.Ve artık doğum günlerini daha çok anlıyor. Mesela Ada için doğum günü demek hediye demek , oyuncak demek, pasta demek, mum üflemek demek, ve misafir demek. Hatta evden çıkan olursa geri döndüğünde tekrar hediye beklemek demek :D
Doğum günlerimizin özelliği 29 ağustos olması nedeni ile ertesi günü babasının evde olması anlamına geliyor. Bu  Ada için ayrı bir keyif. Bir bakıma doğum günlerimiz 2 gün sürüyor da denilebilir. Bu sene ve geçen sene doğum günümüz ramazan ayına geldi. Seneye de bayramın 2. günüymüş. Bakalım seneye nasıl bir organizasyon yapacağız.

     Büyüyen Ada hanımın yatağını değiştirmeye kararı vermiştik. Ananesi yatağı doğum günü hediyesi olarak kendisi almak istedi. Ada tercihlerde bulundu en mantığa yakını alındı. Ben ne kadar garip bulsam da bu onun odası ve kendi isteğiydi... İkea'dan merdivenli bir yatak aldı.

     Her sene olduğu gibi bolca balon şişirdiler babası ile. Kızımı en mutlu eden şeylerin başında geliyor zaten balon. :) Ramazan ve yaz tatili dolayısı ile bu sefer hiç arkadaşımız yoktu. Acaba üzülür mü diye düşünmüştüm ama küçük hanım oyuncaklardan ve kendisine olan ilgiden öyle memnundu ki...

     Ertesi günü "anne bugün de benim doğum günüm mü?" dedi. Biz de "e öyle olsun" dedik. Ne zamandır istediği ve yaşı küçük olduğu için giremediği İkea'da ki oyun parkına gitti. Beklediğimiz hatta kendi beklediği gibi olmadı içinde zaten fazla bir şey olmadığı için çabuk çıktı. Meydan da ki oyuncak trene ve lunapark oyuncaklarına bindi. Ama yorgun gibi idi en çok oyuncakçıda mutlu oldu yine. Dolaştı, oynadı. "anne bana doğum günüm de bana bunu alır mısınız?" diye bir kaç oyuncak gösterdi. "Olur kızım seneye alırız" dedim. Sanki herşey sadece doğum günün de alınıyor ya :D

     Akşam hala "anne yarın benim doğum günün mü? dedi. " yok artık kızım bitti artık seneye" dedim :D Hiç tepki vermedi.