27 Mart 2011

Dünya Saati Uygulaması Değil miydi?

Sabah her anne gibi küçük kuzum tarafından erkenden uyandım. Sesini duyunca alışkanlık saate baktım. Eşimin telefonu yakındaydı. Şöyle bir baktım 08:30 "oo Allah bereket versin Ada 1 saat geç uyanmış" diye düşündüm. Sonra salondaki analog saati görünce şaşırdım ve aklıma 2 gün önce gelen mesaj geldi. "Türkiye'de yaz saati uygulamasına dünyadan farklı olarak 28.03.2011 sabah saat 03:00'de geçilecektir. Telefonunuzun saat ayarlarını kontrol etmeyi unutmayınız"

 Kalktık, kahvaltı hazırlanırken Twitter'a baktım herkes " saat kaç, ne zaman ileri, nasıl yani, biz neredeyiz?" herkes şaşkındı. Biraz evvel de Blogcu Anne'nin yazısını gördüm benim de yazasım tepki veresim geldi.


Nedenmiş efendim sınav varmış. Bir hafta tarihi oynasaydı yada farklı bir uygulama yada çözüm aransaydı olmaz mıydı? İstenseydi elbette olurdu. Olmaması için ne gibi bir sebep olabilir ki. Sanırım Türkiye marjinal olmanın peşinde öyle yada böyle, biraz aykırı olalım da nasıl olursa olsun.

"Çalıkuşu" oyunu

     Dünya tiyatrolar günü bugün. Yazılarımın hepsi bununla ilgili ama değer mi değer, zamanı mı zamanı....

     Diğer yazıma resim eklerken "Çalıkuşu" oyununun resimlerine rastladım. Bu güzel oyunla ilgili yazı yazmadım diye hayıflandım.

    Geçtiğimiz kış Pendik belediyesi çok güzel oyunlar getirdi. Çalıkuşu'da bunlardan biriydi. Ben Çalı kuşu romanını okumadım. Ne kadar klasikte olsa dramlar çok benim tarzım değil ve okuyamıyorum, izleyemiyorum da hatta. Ama oyuncularını çok beğendiğim için gitmek istemiştim. İyi ki istedim.

      Sahne, ışık, oyun, düzenleme her şey o kadar yerli yerinde ve o kadar güzeldi ki. Feride'nin çocukluk, gençlik ve şimdi ki hallerinin iç içe geçmesi, hatıralara göre öne çıkması öyle güzel kurgulanmış ve oyuncularda öyle senkronize oynuyorlardı ki... Oyunun konusu ne kadar dram olsa da içerik ve sahne ayrı etkiledi beni. Tüm oyunu pür dikkat nefes almadan, oyunun içinde yer alıyormuşçasına heyecanla ve gözlerim dolu dolu seyrettim. Oyun bitiminde ayakta alkışladı tüm salon. 
     Bu sezon oynadı mı bilmiyorum. Ama oynuyorsa kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.







 

Dünya Tiyatrolar Günü

     27 Mart Dünya Tiyatro Günü 1961’de Uluslararası Tiyatrolar Birliği (International Theatre Institute) tarafından yaratıldı.

     Tiyatro salonu, tiyatro oyununda izleyici olmak büyülü bir ortamda oturmak gibi geliyor bana. Işıklar, ses, oyuncular, canlı, çarpıcı, keyifli, içinin pır pır etmesi anlamına geliyor benim için. Şimdi böyle yazınca bile içim bir hoş oluyor. Tiyatro ve diğer sahne sanatları; orada ki ortam beni çok etkiliyor. Kızımın da aynı hazzı almasını çok isterim.

     Bugün baba, Ada ve hala Kadıköy Süreyya Opera'ya "Mutlu Prens" oyununu izlemeye gittiler. Benim 1 ay önce biletlerini aldığım ama ayağım nedeni ile katılamadığım oyun. Bu arada Ada ile oyun seyretmek; onun keyif ve heyecanına ortak olmakta ayrı bir keyif benim için.

 
  Bizim dönemimiz de bu kadar çocuk oyunu yoktu sanırım yada tiyatro salonları bize bu kadar yakın olmadığı için okulumuza oyun gelirse yada okul gezi düzenlerse seyrederdik. Şimdi ise imkanlar çerçevesinde Ada'yı sık sık tiyatroya yada diğer sahne oyunlarına götürmeye çalışıyoruz. Okullarında da ayda 1 kez mutlaka tiyatro oyunu, kukla gösterisi yada müzikal sergileniyor. Tiyatroya kültürünü öğrenerek büyümesini istiyorum. Her şey yerinde ve adabı ile güzel. Tiyatroya giderken kılık kıyafete özen göstermek, tiyatroyu adabı ile seyretmek, mesela sessiz izlemek, alkışlamak, ıslık çalmamak, beğendiğin bir oyun için ayağa kalkarak alkışlanmalı diye öğrendim, bunları kızıma da böyle öğretiyorum.

     Bu yıl nasip olursa kızımın ana okulunun da yıl sonu gösterisi olacak bale, folklor belki bizim bilmediğimiz başka gösteriler olacak kızımı izleyeceğim için ayrı heyecanlıyım.




Not : Eklemeden geçemeyeceğim.
Geçen sene "Çalı Kuşu" 'nu izledim. Tek kelime ile mükkemeldi.



23 Mart 2011

Zorunlu Keyfin Tadı

Geçtiğimiz Perşembe günü yolda yürürken, kaldırımdan inmek için ayağımı uzattım ve kaldırım kenarına oluk koyan zihniyet yüzünden de ayağımı yan basmak sureti ile sakatladım.

Neyse gerek arkadaşım, gerekse yoldan geçen insanlar yardım ettiler hastane falan derken ayak alçıya alındı. Gerçi kırık yok. Yan bağlarda zedelenme yada doku zedelenmesi olabilirmiş. Bir kaç gün sonra kontrole gideceğim. MR falan çekilecek sanırım durum o zaman netleşecek.

Bu sonuç beni pek rahatsız etmedi. Ayağımı uzattım kitap okuyorum. Bu çok keyifli. Normalde dur evi toplayayım, yemek yapayım derken oturmaya vakit bulamıyordum. Şimdi zorunluluktan da olsa oturuyorum. Çok açmasam da tv. kumandam, kitaplarım ve notebook'um yanım da ooh keyfim yerinde. Evim temizleniyor, yemeklerim yapılıyor. Dünya bana güzel.....
Sağ olsun annem ve eşim de çok yardımcı oluyor. Ama insanlara muhtaç olma, kendi işini yapamamak zor geliyor. Yada yapıyorlar daha fazlasını istemeyeyim diyorsun. Yaptıklarını beğenmeyip susmak zorunda kalabiliyorsun. Ama sonuçta o iş yapılıyor ve oluyor. Takıntılı davranmanın da alemi yok diye düşünüyorum.

Ada da çok problem çıkartmadı. Hatta sabahları babası okula bırakıyor diye gayet memnun halinden. Bazı sabahlar gitmek istemediği olurdu. Şimdi güle oynaya gidiyor. Çocuklar durumu algılayıp uyum gösteriyor. Biliyor ki ayağım sakat onunla oynayamayacağım baba da işe gidecek en mantıklı fikir okula gidip eğlenmek.

İlk akşam biraz yadırgadı. Ayağımı okşadı, üzüldü. Bana yemek yapıp yedirdi. Küçük iki lokma ekmeğin arasına bal ve kaşar sürdü. E tabii öyle küçük güzel parmaklar yapınca yemez miyim? Yedim tabii ki hatta bayıla bayıla....

9 Mart 2011

Düşünce Gücü ve Yaşam Koçu

     Geçen bir kaç hafta Ada'nın okulunun tatili hastalıklar derken 4-5 haftadan beri şöyle doya doya dışarı çıkmadığımı arkadaşlarımla ve ailemle bir hava almadığımı fark ettim.

     Malum bu hafta da hava soğuktu. Hiç çıkasım gelmedi uyku çekti canım sürekli. Eşim "git arkadaşlarınla görüş havan değişsin" dedi.

     Arkadaşımla buluştum. Dışarıya gittik bir cafe'de oturup kar manzarası seyrettik, sohbet ettik çok iyi geldi.

     Arkadaşım bir süredir düşünce gücü, kuantum düşünce üzerine kitaplar okuduğunu anlattı. Anlattıkları çok keyif verici ve olumlu şeylerdi. Bir yaşam koçunun düzenlediği seminere katılmışlar. Anllattıkları benim çok ilgimi çekti. Olumlamalar, af ederek enerji akışını sağlıklı hale getirebilmek, meditasyon. Bir de bir kitap tavsiye etti onu da okumayı planlıyorum. "Bilinç altının gücü"

     Ben dünden beri kendim için olumlamalar yapıyorum ve enerjimi yükselttiğini dünüyorum.

     Öğrendiklerimi ve deneyimlediklerimi de ayrıca paylaşırım.

Not: Konu ile ilgili bilgisi olanlardan web sitesi ismi, kitap veya herhangi bilgilendirici materyal tavsiyelerinizi bekliyorum.