31 Ekim 2010

Tiyatro "Yalancı Tilki"

     Bugün pazar. Ne zamandan beri yapmak istediğimiz bir şey vardı. Ada ile tiyatroya gitmek. Ada okul ile bir kaç kez gitti ama beraber hiç gitmemiştik. Evimizin yakınlarında Yunus Emre Kültür Merkezi var. Güzel programlar oluyor. Tiyatro oyunları, sinema filmleri, konserler. Daha önce gittiklerimden çok memnun kalmıştım. Özellikle "Çalıkuşu" oyunu müthişti.

     Bugün ise "Yalancı Tilki" adlı çocuk oyunu vardı. Ada, baba, anne hepimiz gittik. Koltuklarımız da en öndeydi. Oyun çok ama çok kötüydü. Bir kaç cümle ile yalanın kötü olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Sürekli mesajı tekrarlayıp. Aynı cümleler, aynı cümleler çok şaşırdım, sıkıldım. Aynı şekilde Ada'da çok sıkıldı. Babamızla ikimiz de aynı şey için korkmuşuz "oyun ya 2 perdeyse". 45 dakika sürdü bu eziyet. Hakikaten çok amatörceydi diyeceğim ama  Ada'nın kurduğu oyunlar çok daha karmaşık, çok daha anlamlı. Oyunu çocuk oyunu diye fena şişirmişlerdi.
  
     Bundan sonra oyunları daha dikkatli seçmeye çalışacağım.

29 Ekim 2010

Nurturia 1 yaşında

Nurturia; sevgili Nurturia ben seninle tanışalı 6 aydan fazla oldu. İlk tanışmamız Google'da bir şeyler ararken oldu. Siteye girdim, sorulardan faydalandım. Sonra soru sordum. Cevap aldım. Hem de çok hızlı cevap aldım. Sonra güncellemeleri okumayı keşfettim, anı defterini keşfettim. Çok keyifliydi.

     Üyeliğimin 2. haftası gibi 23 Nisan kutlaması vardı. Oraya katıldık. Çoğu kişiyi o gün tanımıyordum. Ama ailecek, çoluk çocuk sahil yolunda yürüyüş yaptık. Tanıştık, kaynaştık. Daha sonra Sapanca gezisi vardı haziranda, o da çok keyifliydi. Artık çoğu kişiyi tanıyordum. Ankara'dan bile arkadaşlar geldi, bu güzel buluşmaya . Burası diğer aile ya da kadın siteleri gibi sanal değildi. Daha sonra Asmalı Mescit'e gittik. Anneler olarak çocukları babalara bırakarak. Daha sonra Moda'ya Victor Levi'ye gittik. Dediğim gibi bu site sanal değil gerçek. Geçtiğimiz günlerde de ufaklıklardan birinin doğum günü için onlara gittik.

     Hamile arkadaşlar vardı. Hamilelik ve doğum heyecanlarına şahit olduk. Fotoğraflarını gördük, onlarla aynı heyecanları paylaştık. Deneyimlerimizi onlarla paylaştık.

    Senelerden beri tanıdığım arkadaşlarım gibi hissediyorum onları. Onlar benim akıl verdiğim, akıl danıştığım, yardımlaştığım insanlar. Çoluk çocuğumuzdan bahsedip bu kadar keyif aldığımız bir ortam bulmak zor. Anneler bilinçli, hurafelerle değil, araştırarak, okuyarak bilgileniyor ve bilgilerini paylaşıyor.

    Ben bu siteyi ve buradaki insanları seviyorum. Sanalın gerçeğe taşınmasını seviyorum. Siteyi kuran Damla ve Khan'a teşekkürler. 1 yaşındaki bebek Nurturia ile nice yılları hep beraber geçirmek dilekleriyle.

18 Ekim 2010

Ada Sek sek oynadı

     Bugün Ada ile babası bütün günü baş başa geçirdiler. Ben Lise arkadaşlarımla buluştum. Geldiğimde kendilerine hamburger yapmış yiyorlardı.

     Ada sek sek oynamak istemiş. Baba durur mu? Akşam üzeri sokağa çıktılar. Sek sek çizdiler ve oynadılar. Ada'da elinden geldiğince tek ayağının üzerinde zıplamaya çalıştı. Ve tabi anne hemen fotoğraf makinesini kapıp yanlarına koştu. Eeee kolay mı? Kızım sokakta oyun oynuyor hem de sek sek. :D

17 Ekim 2010

Hafta sonu etkinlikleri

Bugün emzirme reform hareketi için toplantısı yapacağız. Sabahtan hava güzel olduğu için kalmak ile gitmek arasında kaldim. Hafta sonu kızım ve babası evdeler çünkü. Bende onları özlüyorum. Kocam gitmem için ısrar etti. Bende ikna oldum.

Simdi dolmuşa bindim gidiyorum. Ne kadar oldu dolmuşa binmeyeli...

Yarında liseli kızlarla brunch var

14 Ekim 2010

Yanlızım. Yok değilim. Yok yanlızım :D

     Bir az önce yalnız olduğumu fark ettim. İnanamıyorum. İnsan konunun içindeyken her şeyi fark edemiyormuş. Nurturia'da yazışırken Başak'ın bir sözü üzerine bir şeyler yazdım. En sonuna da çünkü yalnızım yazmışım ve o an da dank etti kafama. Ben hakikaten çok yanlızım.

     Evet herkese göre biraz şanslıyım. Beni anlayan, dinleyen bir eşim var. Ama arkadaşım yok. Arkadaşım diyecek beni dinleyecek tek kişi aklıma geliyor. Görümcem inana biliyor musunuz? :D Ne bir dost, ne bir akraba sadece görümcem. Kapısını çalmak istediğim bir arkadaşım yok yada arayıp dertleşebileceğim. Sohbetinden zevk aldığım biri yok.
    
      Nurturia da benim bu eksikliğimi giderdiği için seviyorum sanırım. Oradakiler senelerden beri tanıdığım yakın arkadaşlarım gibi hissediyorum. Onlarla buluşup sohbet etmekten zevk alıyorum.

     Sonra yazıştıklarımızdan şunu fark ettim. Bazen yalnızlıklar güzel olabiliyormuş. Galiba bu benim tercihim. Aslında Ada doğduğundan beri hiç yalnız olmamışım. Şimdi ise o yalnızlığıma birilerini  sokmak istediğime emin değilim.

     Ne gariptir ki tanımadığın sonradan hayatına giren arkadaşlarının sana farkındalık kazandırabilmesi. Yazdığım bir güncellemenin ardından kendimi yanlız hissettim. Sonra gelen yorumlardan fark ettim ki bu güzel bir şey (tabii bir yere kadar). Ben istediğim için yanlızım.

13 Ekim 2010

Her şey yoluna girmeye başladı.

    Ada beklenmeyen bir kararla okulda uyumaya karar verdi. Nasıl oldu? Neden oldu? tam anlayabilmiş değilim ama çok mutlu bu da bana yeter. Cuma'dan beri okulda uyuyor. Eve gelince acayip enerjik ve mutlu.

    Tabii bu arada ben boşa çıktım sayılır. Yani şu anda geçiş süresi olduğu için kendimi boşta, ne yapacağını bilemez hissediyorum. Kafamda yavaş yavaş planlar şekillenmeye başladı. Mesela öncelikle tenis ya da pilates kursuna başlamayı planlıyorum. Arada da bizim ilçenin fotoğrafçılık kursu falan var bir de ona bakayım diyorum. Sonra işlerin gidişatına ve muhtemelen de benim sıkılmama bağlı olarak, iş arama çalışmalarına başlarım. Ama ben Ada döndüğünde evde olmak istiyorum. Bu nasıl olacak ona henüz bir çözüm bulamadım. Aklımda bir kaç şey var ama bakalım zaman ne gösterecek.

   

8 Ekim 2010

Bir ilk daha

     Adacığım sevgili kızım okulda uyumamak için adeta inatlaşan kızım. Kesinlikle okulda uyumayı red ediyordu. Gerçi ben de okulda uyuması taraftarı pek sayılmam ama bu derece tepki vermesi beni şaşırtmıştı.

     Öğretmeni bir kaç kere denedi. Bir tanesinde uyumayıp yatmıştı sadece, başka bir gün kesinlikle ve kesinlikle uyku odasına girmeyi reddetmişti. Dün ise öğretmeni okuldaki arkadaşlarının onun uyku saatinde nereye gittiğini merak ettiğini anlatmış. "okulda kalır mısın bir gün?" demiş. Benim ki de "ben bunu bir düşüneyim" demiş :D Sonra da " tamam kalırım" demiş. Ertesi günü (yani bugün) için anlaşmışlar. Ben bu hikayeyi babasına anlattım akşam. Ama Ada hiç oralı olmadı. Gecenin bir yarısı uyanıp uyku bir şekilde "anne ben okulda uyuyacaktım bugün" dedi. Ben de "iyi uyu" dedim. Uyudu. Sabah okula giderken hiç konusunu açmadı. Sordum "yarın mı oldu?" dedi. "Evet" dedim. "Hayır kalmayacağım" dedi. Bende ısrar etmedim.

     Öğlen Ada'yı almak için tam kapıdan çıktım. Telefonum çaldı. Okuldan aradılar. Ada ve öğretmeni anlaşmışlar ve Ada okulda uyumaya karar vermiş. Sıkıca tembihledim. "Benim alacağımı düşünüyordu. Ağlar yada itiraz ederse hiç ısrar etmeyin beni arayın. Okuldan da soğumasın" dedim. Sonra ne bir telefon ne bir haber. Uyanma saatinde aradım. Ada'nın gayet sorunsuz bir şekilde uyuduğunu söylediler. Hatta ikindi kahvaltısındaydı sesini dinlettiler. Gayet mutlu bıcır bıcır geliyordu sesi. Çok sevindim.

     Okula almaya gittiğimde öğretmeniyle konuşabilecek fırsatım oldu. Ada'ya gündüzleri okulda geceleri evde uyuduğumuzu, güzel uyursak boyunun uzayacağını falan anlatmış. Benim kızım da ikna olmuş. Zaten ben telefonda onlara Ada'nın okşanarak ve el mıncıklayarak uyuduğunu anlatmıştım. Öğretmenine "yanıma yat" demiş öğretmeninin elini mıncıklayarak uyumuş. 10 dakikada hemde :D İnanamadım problemsiz bir şekilde uyumuş olmasına.

     Şimdi ise merak ettiğim şey pazartesi de okulda uyumayı kabul edip etmeyeceği...
Gün ola harman ola o zaman :D

Hoşgeldin partisi

     Resimlere bakarken Ada'nın okulunun 2 hafta önce düzenlediği hoşgeldin partisinin resimlerini gördüm. Ben yoktum yanlarında ama fotoğraf makinasını verdim öğretmenine çekmişler sağolsunlar.

     Çok eğlenmişler pasta yemişler dans etmişler. Ada zaten dans etmeye bayılır. Bu arada resimlere bakarken gördüm yarım kollu giymiş o zaman. "Havaya bir de şimdi bakar ne kadar çabuk kış geldi" diyeceğim ama 3 gün sonra düzelip düzelmeyeceği de belli olmaz. :D 

7 Ekim 2010

Sıra bana geldi

    Artık Ada okullu oldu. Ada'yı okula bıraktığımda kendimi yanlız ve terkedilmiş hissediyorum. Ya çarşı işlerimi hallediyorum ya da evde temizlik yapıyorum ya da bilgisayarın başındayım yada kitap okuyorum. Ama bunların hiç birisi bir faaliyet yada uzun süreli tatmin edici şeyler değil.

     Kendim için bir aktivite, hobi, iş bir şeyler bulmalıyım. Şöyle bir şeye ihtiyacım var. Ada okulda 8:30-13:00 saatleri arasında kalıyor. Bu saatler içerisinde halledebileceğim, Ada geldiğinde evde olacağım bir şeylere ihtiyacım var. Yada çalışma saatlerini Ada'nın okul saatleri ile internette yapılabilecek bir şeyler bulmalıyım. Ama ne?

     Aslında gezebilirim de ama ben sıkılıyorum gezmeden de. En çok kitap okumak hoşuma gidiyor ama o da bir yere kadar. İşe girmeye kalksam bu saatler arası bir iş imkansız.

     Aklınıza gelen bir şey var mı?

3 Ekim 2010

Emzirme Reformu

EMZİRME REFORMU MANİFESTOSU




Anne sütü, bir bebeğin alabileceği en iyi besindir.



Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmelerini, daha sonrasında ise ek gıdalarla desteklenerek en az iki sene boyunca emzirilmelerini önermektedir.



T.C. Sağlık Bakanlığı da Dünya Sağlık Örgütü’nün bu önerisini dikkate alarak “ilk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımını benimsemektedir.



“İlk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımının uygulanmasında ve annelerin bebeklerini istedikleri gibi emzirmeleri konusunda gerek iş hayatında, gerekse toplumsal hayatta sorunlar yaşanmaktadır. Şöyle ki:



İş Hayatında:



•Çalışan annelerin yaşadığı sıkıntıların başında süt izninin gereği gibi kullanımı gelmektedir. Yasaya göre, bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilen anne, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Bu madde, iş yasasında teminat altında olmasına rağmen uygulamadan kaynaklı sorunlar yaşanmakta, çalışan anneler süt izinlerini hakları doğrultusunda kullanamamaktadır. Bu sorunlar iş yerinin bakanlık müfettişleri tarafından denetlenmesi ile düzeltilebilir.

•Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” politikasıyla Çalışma Bakanlığı’nın çalışan annelere sağladığı 4 aylık doğum izni birbiriyle çelişmektedir. Birçok anne bebeği henüz iki-iki buçuk aylıkken çalışmaya geri dönmek durumunda kalmakta ve işyerinde sütünü gereği gibi sağamadığı için sütü azalarak kesilmektedir. Bu yanlışlık bir an önce giderilmeli, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” uygulamasını destekler hale getirilmelidir.

•Ülkemizde doğum izni konusunda ciddi değişikliklere ihtiyaç vardır. Birçok çalışan anne doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 olmak üzere, toplamda 16 haftalık ücretli doğum izni kullanabilmekte, doğumdan önceki izninin beş haftasını doğum sonrasına aktarabildiği takdirde bile bebeği henüz gün boyu meme emmesi gereken durumda olmasına rağmen işe geri dönmek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla oldukça yetersiz kalan hali hazırdaki doğumdan sonraki 8 haftalık ücretli doğum izni en az 6 aya çıkarılmalıdır.

•Doğum sonrası ücretsiz izin konusunda özellikle de özel sektörde çalışan anneler zorluk yaşamakta, annenin ücretsiz izin isteğine kötü bakılmakta, hatta işten çıkarma sebebi olarak bile görülebilmektedir. Dolayısıyla ücretsiz izin konusunda da ciddi değişiklikler yapılmalı, doğum sonrası ücretsiz izin en az iki seneye çıkarılmalı ve özel sektör çalışanları da, kamu çalışanları gibi rahatlıkla ücretsiz izin kullanabilmelidir.

•“Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, Madde 15’e göre, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.” Yine aynı yönetmelik, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması”nın zorunlu olduğunu, yurt açma yükümlülüğünde olan işverenlerin yurt içinde anaokulu da açmak zorunda olduğunu belirtmektedir. Bu maddeler yürürlüğe konmalıdır.

•Aynı yönetmeliğe göre, emziren işçi doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamaz. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, altı aylık süreden sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılamaz. Bu maddelere de uygulamada sadık kalınmalı, emziren anneler gece çalıştırılmamalı, vardiyalı çalışmaya zorlanmamalıdır.

•Emziren anneler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır. Bu, kanun gereği böyledir.

•Hiçbir çalışan anneye çocuğunu emzirdiği ve süt izni kullandığı için işyerinde “mobbing” uygulanmamalıdır. Annenin süt iznini kullanacağı saatlere kasti olarak acil toplantılar, “o dakika bitirilmesi gereken işler” denk getirilmemelidir. Anne, fazla mesai yapması için zorlanmamalı, işini kaybetme tehdidiyle süt iznini kullanması engellenmemelidir.

•Hiçbir çalışan anne emzirdiği için, süt iznini kullandığı için işinden çıkartılmamalıdır.

•Çalışan bir annenin süt iznini kullanıyor olması performansının düşük olduğu anlamına getirilmemelidir. Annenin işyerinde bulunduğu saatlerdeki performansı, diğer çalışanların performans değerlendirme ölçütleri ile aynı doğrultuda, adil bir şekilde değerlendirilmelidir.

•İşyerinde sütünü sağması gereken annenin ihtiyaçları (oda, buzdolabı vb.) karşılanmalı ve mahremiyetine saygı gösterilmelidir. Anne, tuvaletlerde ya da arşiv odalarında sütünü sağmak zorunda bırakılmamalıdır.

Toplumsal Hayatta:



•Gebeler ve yeni anneler, emzirme hakkında yeterince bilgilendirilmelidir. Yeni annelerin, emzirme teknikleri konusundaki yetersiz bilgileri “sütüm yetmiyor” gibi endişelere yol açmakta, mama vermeye yatkın doktorlardan ve aile büyüklerinden gelen baskının da etkisiyle birçok bebek anne sütünden gereksiz yere mahrum kalarak mamayla beslenmektedir.

•Emzirme, doğumdan sonra en kısa sürede başlamalıdır. Tıbbi bir engel yoksa, doğumundan sonraki ilk dakikalarda bebek annenin kucağına verilmeli ve doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmenin başlaması sağlanmalıdır.

•Her annenin bebeğini istediği sürece emzirme hakkı vardır. Hiçbir anneye çocuğu “meme emmek için fazla büyüdüğü için” mahalle baskısı yapılmamalı, anne ve bebek devamını istediği sürece bu bağın zorla kopartılması hiçbir şekilde talep edilmemelidir.

•İsteyen her anne, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde vs. bebeğini emzirebilmelidir. Hiçbir anneye ortalıkta emzirdiği için ayıp, yasak, ya da kötü bir şey yapıyormuş izlenimi verilmemelidir. Bebeğini emziren annenin memesi cinsel obje değildir.

•Ortalıkta emzirmek istemeyen annenin mahremiyetine de saygı gösterilmelidir
 
 

Nurturia Moda çıkarması

Nurturia anneleri olarak akşam buluşmalarımız keyifli bir şekilde devam ediyor. Geçtiğimiz cuma akşamı da Moda Victor Levi'de  buluştuk.


     Şarap içtik, sohbet ettik, şarkılar söyledik, güldük, dertleştik. Yine çok keyifli bir akşam geçirdik. Hepimiz biraz çakır olduk. En güzelide Ayşegül'ün "Victorya Levi" demesi idi. Nurturia ile Victor bir birine karışınca böyle oluyor.

     Geç kalanlar oldu ama onlarda geldiler. Yasemin ve Esra ufaklıkları uyutup gelenlerdendi. Esra Özlem ise Ada'nın arıza çıkarması üzerine Babacan'ın telefonuyla acilen kalkmak zorunda kaldı.

     Organizasyon için Ayşegül'e, fotoğraflar için Burcu'ya ve geldiği için tüm Nurturia annelerine teşekkürler.
     Yeni Nurturia buluşmaların da buluşmak dileğiyle. Bir daha ki gezimizin çapını biraz genişlettik. 29 Ekim'de Ankara'ya gidiyoruz. :D