18 Haziran 2010

Hasta kuzu annesini nasıl delirtir?

     Yaa bu hastalık işi beni deli ediyor. Ateşleniyor, boğazları ağrıyor, burnu tıkanıyor, ağlıyor, uyumuyor. Bunların hiç birisi sorun değil. Huyu değişiyor çocuğumun. İnatlaşıyor. Hemde öyle böyle değil. Ne pahasına olursa olsun. Yapmıyor.

     Hastalığın ilk bir kaç günü ateşler içerisinde ancak tedaviye katılıyor. "Anne beni Neslihan teyzeme götür (doktoru)" Tamam iyi hoş gidiliyor. Muayene ve ilaçlar tamam. İlaçlara başlanıyor, tamam yemek yemeye çalışıyor, tamam. 2. günün sonlarına doğru ateş düşmeye başlıyor. Bu 2 gün içerisinde 40derecelerde ateşimiz. Ateş düşmeye başlıyor. Kırmızı olan boğazlarımız da aft oluşup boğazlarımız ağrımaya ve burnumuz tıkanmaya başlar ve Ada 180derece değişir.

     İlaçlara itiraz başlar. "İçmeyeceğim, iyileşmeyeceğim, boğazlarım ağrısın istiyorum, burnum tıkansın istiyorum" Yemeklere itiraz başlar "yemek istemiyorum ,acıkmadım, iyileşmek istemiyorum, birazcık küçük kalmak istiyorum, öpücem" en büyük takıntımız da "öpücem" öpme süresini kâr sayıyor sonra kaldığı yerden inatlaşmaya devam. Ne olacak nereye varacak bilmiyorum. Ama beni delirtmeye ramak kaldı. Gerçi pek kaldı da sayılmaz. Ramağı geçeli oldu biraz.

     Biraz önceki yemek olayında beni bitirdi. Bir tabak yemekten 3 lokma ağzına aldı ve onları yanağının kenarında biriktirdi. Ve çeşitli inatlaşmalar ile orada tutuyor. "Kucağına al, öpücem, su ver, çok büyük vermişsin, midemi bulandırdı" yok yok yok yemiyor. Antibiyotik vereceğim yemek yediremiyorum. Tatlı dil, ceza,bağırma çağırma yok yok yok. OOOffffff düşününce bile geriliyorum. Sabahtan da cd almaya kadar gidecektik. Orada da bir ton sorun çıkardı. Yok bebeğimi ve arabasını alayım. Yok arabamın üzerine bineyim. "Kızım bebek arabasına bin gidip gelelim" "Hayır" "iyi gitmeyelim" "hayır bebeğimi arabasına bindirelim de gidelim" daha bir sürü inatlaşma. Vee anne çıldırır. Gitmekten vazgeçer bu sefer tekrar ağlama faslı "n'olur gidelim" "Ada gitmeyeceğiz. Sen sözümü dinlemedin cezalısın" N'olur gidelim bir daha yapmayacağım, öpeyim" ısrar kıyamet tekrar ikna eder. (ağladıkça boğazları ağrıyacak diye) Dönüşte de yemek olayı patlak verir ve artık anne kayışı koparır....

     Lütfen artık iyileşsin.

     Annem hep benim için söylerdi.
Çingenenin bir lafı varmış "Çocuğumun hasta olduğuna değil de, huyunun değiştiğine yanarım" diye
     Sanırım bu benim annemin ahını alma olayım değil. Tüm çocukların huyu.

11 Haziran 2010

Pazar Nurturia pikniği

     Bundan birkaç ay önce Nurturia diye bir site ile tanıştım. Ben üye olduğum hafta 23 Nisan kutlaması organize etmişlerdi. Ada çok eğlendi. Bize de iyi geldi eşimle.

     Aynı şeyleri konuşabilen, Aynı sorunları paylaşan ya da sorularına cevap bulabildiğin insanlarla beraber olmak güzel bir şey.
    
     Buradan Montessori eğitimini duydum onunla ilgili okul kurulmaya başladı.
Sonra kıpır anneler grubu ile buluşmalar. Ben katılamadım bu seferkine ama bir dahakini kaçırmam :D

     Site içindeki herkes ile kısa bir sürede sanki yıllardır tanışıyormuş hissine kapılıyor insan.

     Bana iyi geldi kısacası.

     Bu hafta sonu da Sapanca'ya pikniğe gidiyoruz. Şu anda Talya Göl evi gibi görünüyor. 30-40 yetişkin yaklaşık 20 bıcırık. Çok güzel olacak. Ada piknik, piknik diye merakla sayıklıyordu. Şimdi piknik görecek. Gerçi bir mekanda buluşacağız yerlere yayılmayacağız ama en iyi kısmıda bu (benim gibi toz toprak, börtü böcekten çok hoşlanmayan bir insan için)

     Ada bir sürü arkadaşla oynacak, temiz hava. Uçurmamızı ve topumuzu da götüreceğiz :D



     Haftaya piknik keyfimizi detaylı olarak anlatırım. Bu arada piknik yerimizi araştıran, uğraşan neşejoy'a da teşekkürler.



İyi ki Nurturia'lı olmuşum :D
www.nurturia.com.tr