29 Mayıs 2010

Babanne ve büyükbaba geldi

     Babannemiz ve büyükbabamız Tekirdağ'da yaşıyorlar. Biz sık sık görüşemiyoruz.
Dün bize geldiler. Ada'ya bir gece önce geleceklerini haber verdim. Kuzum sabaha kadar defalarca uyandı. "Anne sabah oldu mu? Babannemleri almaya gidecek miyiz diye"
Sabah oldu uyandık.
Anne
-Ada, okula gideceğiz okuldan çıkınca ananeye gideceğiz yemek yiyip uyuyacağız. Sonra babannenleri otobüsten alacağız.
Ada
- Okula gitmeyelim babannemleri alalım
Anne
-Babanenler daha Tekirdağdalar yola çıkmadılar. Biz okula gidip gelip uyanıp öyle alabiliriz.
Ada
-Ben bugün ananemlere gitmeyeceğim.
Anne
-Gitme kızım.
Ada
-Okuldan çıkınca Babannemleri almaya gidelim mi?
:D :D
Bu diyalog uzadı uzadı :D
Okula almaya gittim.
Ada
- Anne babannemleri almaya mı gidicez şimdi?
Anne
-Hayır. Anenlere gidicez........(program tekrar anlatılır)
Ada
-Ben bugün babannemleri aldıktan sonra uyusam :D :D

     Sonra ananeye gidilir Ada yemek yer yemez "hadi uyuyalım" der. Tabii ki neden? Çabucak uyanıp babaneleri alabilmek için :D

     Neyse akşam üzeri oldu Ada babaneleri almaya gidiyor. Arabada sohbet ediyoruz ikimiz.
Ada
- Anne babannemler bizde kalsınlar mı?
Anne
-Kalacaklar kızım bir kaç gün
Ada
- Ama gitmesinler
Anne
-Tamam kızım babannenle büyükbabana sor. Büyük babanın işi yoksa kalırlar.
Ada
- Büyükbabamın işi varsa giderler di mi?
Anne
- Evet kızım ama yoksa kalırlar merak etme

     Babannesi ve büyükbabasına kavuşan Ada mutluluktan uçar. Eve gelinir. Ama onlar her odadan çıkışlarında "gitmiyorsuz di mi?" der.

Sabah uyanır uyanmaz.
Ada
-Anne, babannemler nerede?
Anne
-Odalarında uyuyorlar kızım.
Ada
- Gitmediler di mi?
Anne
- Hayır anneciğim gitmeyecekler bir kaç gün buradalar
Ada
- Hadi gel bakalım. Onları uyandıralım :D

     Canım kızım yaa... Gidecekler diye ödü patlıyor. Ada'nın hiç bu kadar "gidecekler" korkusu içinde görmedim. Üzülsem mi? Sevinsem mi?(babanne ve büyükbabasını seviyor diye) bilemedim.

     Babanneler salı falan gidecekler bakalım ne yapacak. Kuvvetle muhtemel o zamana kadar özlem giderecek. Bugün ki kadar tepki vermeyecek.

     Bu akşam halası da geldi. Ada mutlu Ada uçuyor. Ananelerde gelince ooooo ... Ev ne kadar kalabalık, ne kadar insan var Ada o kadar neşeli :D

     Salı günü ananeler de yazlıklarına gidecekler. Oy oy Ada neler yapacak bilemiyorum artık. Bugünlerde canı sıkıldıkça ananeye kaçıyordu.

Seni çok seviyorum balım.

27 Mayıs 2010

Sabah Kavgaları

     Canım kızımla hemen her sabah kavga ediyoruz. Ya giyinirken oyun oynuyor yada yemeğini yemiyor. Daha da beteri eğer yemekten önce giydirmişsem üzerine döküyor. Hadiii sil baştan. Pijamaları ile kahvaltı ediyorsa o kadar çok dökülmüyor üzerine.

     Kızdığım zaman da "seni ananeme söyleyeceğim" diye beni azarlıyor :D Eee kendine yandaş buldu kaçırır mı? Ahhh aahh ben onun yerinde olsam annem beni çoktaannn terlikle kovalamıştı...

     Bu da zaten başlı başına yazılması gereken bir konudur. Hepimizin evinde olduğu gibi ananeler babaaneler bize yaparlar ederler. Anane, babaanne olunca ise "yapma, etme" olur. :)

     Bu sabahta oynayarak, kavga ederek okula gittik. Arkadaşlarını bahçe de görünce uçarak içeriye daldı. Bakalım öğlen ne halde alacağım :D

25 Mayıs 2010

Montessori okul

     Kızımı doğduğundan beri bir çok kitap okuyorum. Çocukları şekle sokmayı onlara disiplin altında tutmayı anlatıyor hepsi. Sadece kitaplar değil insanlar da kimin patron olduğunu göstermeye dayalı çözümler sunuyor.

     Ama rastlantı eseri Nurturia adında bir aile forum sitesinde rastladığım Montessori yöntemine kadar. Çocukları doğduğundan itibaren bir bireymiş gibi davranmayı, bizlere nasıl davranılmasını istiyorsak öyle davranmayı yaratıcılıklarını geliştirmek için onlara fırsat tanımayı ve en önemlisi bu gelişimlerinin en önemli evresi olan 6 yaşına kadar bunları verebilmeyi amaç ediniyor.

     Dünyanın çeşitli ülkelerinde Montessori eğitimi veren okullar var. Ama Türkiye'de henüz yeni bir oluşum. Bilinçli anne babaların yada tercihi çocuğunun belli kıstaslara sıkıştırılmasını istemeyen ailelerin birleşerek, kar amacı gütmeyen sadece veli inisiyatifi ile kurulmaya çalışılan bir okul var. MONTESSORI OKULU....

     2-6 yaş arası çocuğunuz varsa, konu ile ilgili bilgi ihtiyacınız varsa ya da bu oluşuma bir şekilde destek olmak istiyorsanız aşağıdaki adresten faydalanabilirsiniz.


21 Mayıs 2010

Baharın keyfini gezerek çıkarıyoruz

     19 mayıs günü Ada'ya gittik. Anane, dayı, baba, Ada ve ben. Çok keyifli bir gündü. Motorla Büyük Ada'ya gittik. Fayton gezisi ile başladık. Faytondan Cailloumuzu düşürdük. Ama neyse çok önemsemedi kızım durumu. Faytondan inince bir inek ve buzağı gördük. Ada bayıldı ve sevmek istedi ama annesi tabii bunu hoş karşılamadı. Sonra Ada'nın uyku saati geldiği için Kahve Dünyasında mola verdik. Babası kızını uyutmak için araba ile dolaştırdı. Faytonda gözlerini zor açık tutan çocuk. Yarım saat babasını uğraştırdı.

     Uyanınca sahile balıkçılara gittik. Yolda kendimize papatyalı taç aldık anne kız. Sahildeki balıkçı deniz kenarına masa atmıştı çok güzeldi o kadar yakınında olmak. Birer duble bir şeylerde çok iyi geldi. Rakı, balık, kavun ve deniz manzarası... Tabii babamız yanımızda olduğu için ben izinli sayılırdım. Ben keyifle takılırken babası kızımın peşinden kayalıklarda kedi, martı, karga ve köpek kovaladı :D

     Eve geldiğimizde herkes yorgunluktan bir yerlere yığıldı.

11 Mayıs 2010

Ada ile araçları uygulamalı öğrendik :D

     Bugün kızım ile baharın tadını çıkardık. Anane, Dayı, Ada ve ben...

     Pendik'ten tren ile Haydarpaşa'ya. Haydarpaşa'dan vapurla Karaköy. Karaköy tünelden tramvayla Beyoğlu oradan tramvayla Taksim meydan. Tamvayda sızan Ada ile Özsüt'te dinlenme molası. Ada uyanınca yemek yedirilip yola devam :) Ada dayısının omuzlarında taksimde gezerken "dayı burası ne kadar kalabalık pazara benziyor" dedi. Ne kadar da haklı. Taksim bana da oldum olası çok kalabalık gelmiştir ayrıca boğucu. Dolmuşla Beşiktaş orada Hande teyzemizle Beltaş'ta çay molası. Vapurla Kadıköy, Kadıköy'den çift katlı otobüs ile Pendik'e

     Biraz hareketli birgünmüş :D Ama çok güzeldi. En güzeli de Ada çok mutluydu...
    Bir sonraki turumuz Büyükada Sanırım haftaya da oraya gideriz.

10 Mayıs 2010

Yuva işi ne kadar da zormuş

     Ben mi? Çok şey istiyorum yoksa onlar mı az şey veriyorlar bilemiyorum. Ada ağustos sonu gibi anaokulunun oyun grubuna başladı. Herkes erken, geç yorumları yaptı. Ama ben ve babamız evde sürekli büyüklerle olmasındansa 2 saat yaşıtları ile olsun istedik. Hemde bensiz özgür olsun öğrensin istedim.

     Ancak bir türlü olmadı. Ada önce gitmekten keyif aldı sonra gitmek istemedi. Evden çıkana kadar burnumdan getirirdi. Ağlayacak kadar kötü olduğumu bilirim ta ki kapının dışına çıkana kadar. Okul fena değildi. Öğretmeni Ada'yı çok sevmişti. Ada başladığında çok öğrenci yoktu. Kalabalık artmaya başladıkça benim gözlemlediğim ilgide azalmaya başladı. En önemlileri bahçede terliyorlar ve yine öyle teslim alıyordum. Kimi zaman uyardım. "aa atlanmıştır dikkat ediyoruz normalde" dendi. Kış geldi domuz gribi korkusu ile okula ara verdik. Ada evde kaldığı dönemde "okulum okulum" diye sürekli sayıklamaya başladı. Bizde mart gibi tekrar başladık. Ada'nın öğretmeni evlenmiş eşinin tayini dolayısı ile de Kıbrıs'a gitmek zorunda kalmıştı. Ada bunu çok içerlemedi Allah'tan... Ama okulda iletişim sıfır. Bunu bize kayıt yaptırdıktan sonra söylediler. Yerine öğretmen almamışlar. 1 yaş büyük grubu ikiye bölmüşler. Büyük olanlar başka öğretmene küçük olanlar bizimkilerin sınıfıyla. (gerçi bu pedagogun söylediği) Çocuklar neler yapıyorlar nasıl vakit geçiriyorlar Ada'ya sorsan "oyun oynadık" deyip geçiyor. Okulun pedagog u ve müdürü olan bayana sorarsan yuvarlak tatmin etmeyen cevaplar. Aylık programlarını hiç bir zaman ben istemeden vermediler. Bu ay ise mart ayının çizelgesini vermişler.

     Bugün bir denemede daha bulunmaya karar verdim. Pazartesi öğretmeni ile görüşeceğim. Onun cevapları tatmin edecek mi?

     Bulunduğumuz yerdeki en bilinen en eski okul diye son bir deneme yapmak istiyorum. Ve artık karar verdiğimiz okulu değiştirmek istemiyorum. Önce oyun grubu sonra yarım gün sonra da tam güne çevirmek istiyorum ki... İşe gözüm arkada başlamayayım.

     Ben okul araştırıyorum zaten ama en yakın zamanda okulları ziyarete başlayayım en iyisi....

9 Mayıs 2010

Bu benim blog ile ilk günüm

     Merhaba,

     Bu benim blog maceramın başlangıcı. Nasıl başlasam bilemiyorum. Hep kızımı yazmak istiyorum onu anlatmak onu konuşmak istiyorum. Sanırım annelik böyle bir şeymiş onu ilk gördüğümde aşık oldum ve hergün o aşk büyüyor. Kızım doğduğundan beri bir defterim var onun yaptıklarını, ilklerini, beni heyecanlandıran, unutulmaması gereken herşeyi ona yazıyorum. Kızım büyüyünce teslim edilmek üzere saklıyorum. Can kızım iyiki varsın...

Büyüyen kızım ve anneler günü

     Canım kızım bana anneler gününde okulda öğretmenleri ile alçıdan yaptığı bir mumluk hediye etti. Okula almaya gittiğimde öğretmeni "Ada hadi annene ver anneler gününü kutla" falan dedi sessizce. Ada koşarak bana geldi "al" dedi. Sonrada "anne şimdi nereye gidiyoruz" :D Çok güldüm yaaa

     Cumartesi günü babası Ada'ya "hadi gel annene hediye almaya gidelim yarın anneler günü" dedi. Ada'nın cevabı aynen şu oldu "Hayır, ben ona hediye verdim" babası olsun gel beraberde bir şey alalım" dedi. O ısrarla "hayır, ben ona hediye verdim ki" oldu. Ada sadece bana değil kendisine de böyle. Evde bir şey varsa ve ben onun benzerini aldıysam yada ihtiyaç duymuyorsa mesela bir kıyafet gibi. "Neden aldın? Bende bundan var, götür bunu" oluyor. Ne diyebilirim ki? Benim kızımın da böyle bir huyu var.

     Ama pazar anneler günü çok güzeldi. Ananemizde kahvaltı ettik. Sonra Tuzla tarafında kır kahvesi gibi bir yerlere gittik. Ada toz, toprak, arkadaş ve parkta bolca vakit geçirdi. Sonra biraz zorda olsa öğlen uykusu yapıp uyanınca tekrar devam etti. Bende ananem, annem, kardeşim, kocam ve kızımla sakin huzurlu bir anneler günü geçirdim.